ÇALIŞMA ALANLARI


Bildiri

Aile İçi Şiddet Ve Kadına Yönelik Şiddete Yönelik Davalar


Aile İçi Şiddet Ve Kadına Yönelik Şiddete Yönelik Davalar konusuna giren her türlü hukuki işlemin takip ve danışmanlığı.




Şiddete uğradığınızda, size en yakın karakola, jandarma komutanlığına, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’ne (ŞÖNİM), Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İl Müdürlüğüne, Cumhuriyet başsavcılığına, Baroların Kadın hakları Merkezlerine, Kaymakamlığa/Valiliğe, Aile Mahkemesine, Belediyelere ve Kadın örgütlerine başvurabilirsiniz.

Bunun yanı sıra, evden çıkamadığınız durumlarda ise, günün her saatinde Alo 183 Sosyal Destek Hattı’nı ve 155 Polis İmdat’ı arayabilirsiniz.

Resmi rakamlara göre ülkemizde yaşamdan koparılan kadınların failleri çoğunlukla eşleri, boşanmak istedikleri eşleri, babaları, aile bireyleri ve diğerlerine göre az oranda tanımadıkları erkekler.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair  Kanun kapsamı sadece aile içiyle sınırlı değildir. Yine, bu kanun kapsamındaki tedbirlerin alınması için başvuruyu mağdurun yapması da şart değildir. Şiddet eyleminden haberdar olan herkes tehlike altındaki kadın veya çocuğun korunması için emniyet birimleri, savcılık veya aile mahkemesine başvuru yapabilir.

6284 sy Kanun uyarınca hukuksal danışmanlık ve dava takibi yapılmakta olup, ilgili kanun uyarınca Aile Mahkemelerinden;

Koruyucu Tedbir Kararları olarak,
İş yerinin değiştirilmesi

Kişinin evli olması halinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yerinin belirlenmesi
Tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması

Korunan kişi bakımından hayati tehlikenin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması halinde kimlik ve ilgili diğer belge ve bilgilerinin değiştirilmesi talep edilmektedir.

Hakim Tarafından Şiddeti  Önleyici Tedbir Kararları verilmesine dair başvurular yapılmaktadır. Aşağıda açıklanan tedbir kararları verilmesi mümkündür.

Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması,

Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhal uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi,

Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve iş yerine yaklaşmaması,

Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması,

Gerekli görülmesi halinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin haller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması,

Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi,

Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi,

Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi,

Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi yerine getirse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi,

Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dahil, muayene ve tedavisinin sağlanması,

Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması,

Nafaka Tedbiri Nedir?

Mahkeme şiddet uygulayan eşe nafaka ödeme tedbir kararı da verebilir. Evden uzaklaştırılan eş adına mağdur olan kişinin, ailesinin ve çocuklarının geçimini sağlamak adına nafaka ödemesi yönünde karar verebilir.

Mahkeme Tarafından Verilen Tedbir Kararlarına Aykırılık Gösterilirse Ne Yapılmalıdır?

Mahkeme tarafından şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali olan kişi aleyhine vermiş olduğu tedbir kararlarını ihlal etmesi halinde 3 günden 10 güne kadar zorlama hapis cezasına çarptırılabilir. İhlal tekrarlanırsa 15 günden 30 güne kadar zorlama hapsi süresi devam edecektir. Bu nedenle şiddet tedbirine yönelik alınan tedbir kararlarını ihlal edilen kişi aleyhine hemen gerekli mercilere şikayet edilmelidir. Bu durumda Cumhuriyet savcısı kamu davası açar ve şiddet uygulayan kişi hakkında hapis cezasına karar verebilir.

Aile Hukukundan Kaynaklanan Yükümlülüğün İhlali Suçu

Taraflar henüz boşanmamış ya da boşanma aşamasına girdiğinde uygulamada birçok problemler doğmaktadır. Bunlardan birisi de elektrik ve suyun eş tarafından kapattırılması ve diğer eşi mağdur ettirilmesidir. Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçun işlenmesi bir yıla kadar hapis cezasının olması anlamına gelmektedir. İlgili madde Türk Ceza Kanunu’nun 233. Maddesinde bulunmaktadır. İlgili maddenin ihlali halinde savcılığa ya da polise gidip ihbarda bulunulabilmektedir.

Şiddet gören kişi  ne yapmalı? Şiddet gören kişi öncelikli olarak şiddet uygulayan kişi aleyhine uzaklaştırma kararı aldırmak ve darp raporu alınması için mutlaka en yakın polis merkezine gitmelidir. Böylelikle hem şiddet uygulayan kişi hakkında uzaklaştırma kararı alınacak hem de ceza soruşturması  başlatılarak Türk Ceza kanunu kapsamında cezalandırılacaktır.

ŞİDDET SEBEBİYLE BOŞANMA DURUMUNDA KADININ MALİ HAKLARI NELERDİR?

Şiddet, yargı uygulamasında kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir eylem kabul edilip, bu nedene dayalı boşanma durumunda kadına hem maddi hem de manevi tazminat ödenmesini gerektirir.  Şiddet özel nedenine dayalı boşanmada mal paylaşımı bakımından bir düzenleme mevcuttur.

Hakim şiddet uygulayan tarafın edinilmiş mal üzerindeki alacak hakkını azaltır veya kaldırabilir.

Kadının boşanma ile birlikte yoksulluk haline düşecek olması durumunda süresiz nafaka bağlanır. Çocuklar varsa bunlar için ayrıca iştirak nafakası bağlanır. Tedbir nafakası, boşanma davasının açıldığı tarihinden başlar.

KADINA YÖNELİK ŞİDDET NEDİR?

Kadına yönelik şiddet, cinsiyeti nedeniyle ev içinde ve dışında kadına uygulanan sistematik şiddet davranışlarıdır. Bu şiddetin ardında, erkeklerin toplumun her alanında görülen egemenlikleri ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizlikler yatar. Erkeklerin kadınlara şiddet uygulamasının nedeni: güç göstermek, öfke boşaltmak, kadınları kontrol etmek ya da cezalandırmaktır. Fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik, dijital şiddet biçimlerinin tümü bu amaca yöneliktir. Şiddete maruz kalmak, kadının korku, çaresizlik ve güvensizlik içinde yaşamasına neden olur.

Şiddet Biçimleri

Fiziksel şiddet: Bedensel güç veya üstünlük, bir şiddet aracı olarak kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak veya cezalandırmak amacıyla kullanılıyorsa “fiziksel şiddet” söz konusudur. Bu şiddet biçimi, fiziksel üstünlük kurarak, bedene temas ederek ya da eşya kullanarak uygulanabilir. Yumruk atmak, tokat atmak, ısırmak, boğmak, tekmelemek, bıçakla yaralamak, kafasına sandalye fırlatmak fiziksel temas içeren şiddet biçimlerine örnektir. Bağırmak, yumrukla tehdit etmek, korkutucu şekilde bakmak, kapıyı tekmelemek, eşya kırmak, sağlık sorunları olduğunda doktora gitmesine izin vermemek ise sindirmek amacıyla fiziksel üstünlük kullanılarak uygulanan şiddet biçimlerine örnektir.

Psikolojik şiddet:

Duygusal güç veya ihtiyaçlar, kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla şiddet aracı olarak kullanılıyorsa “psikolojik şiddet” söz konusudur. Fiziksel şiddetin aksine psikolojik şiddeti tarif etmek daha zordur. Psikolojik şiddet biçimlerinin bir kısmını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

• Duygusal ihtiyaçların (sevgi, ilgi, destek, değer vb.) kontrol sağlamak için keyfi şekilde karşılanması veya karşılanmaması,

• İstediklerini yaptırmak için cezalandırıcı, küçük düşürücü, yaralayıcı, tehdit edici davranış ve tutumlar sergilemek,

• Duygu sömürüsü yapmak, suçlu hissettirmek, utandırmak, küsmek, surat asmak, alay etmek, küfür ve hakaret etmek,

• Kıskançlık adı altında, nerede, ne zaman, kiminle ne yaptığını, ne giydiğini “Bu elbiseyle dışarı çıkamazsın” gibi baskıcı ya da “Kendi iyiliğin için onunla görüşmeni istemiyorum” gibi karşı tarafı düşündüğünü ifade eden sözler ve davranışlarla denetlemek, sosyal ilişkilerini kontrol altında tutmaya çalışmak,

• Beceri ve yetilerini küçümsemek, karar mekanizmalarına dahil etmemek, bireysel haklarını yok saymak, yaptıklarını sürekli eleştirmek ve kendisini akılsız, aciz, yetersiz, beceriksiz, zayıf, muhtaç ve bağımlı hissettirmek,

• Yalnızlaştırmak; ailesi veya arkadaşları başta olmak üzere yakınlarından fiziksel veya duygusal olarak uzaklaştırmaya çalışmak, maddi ve manevi destek alabileceği bütün kişiler ve kuruluşlarla arasını bozmak ve bunlara ulaşımını engellemek; sevilmediğini, istenmediğini söylemek,

• Hasta, sorunlu ya da deli olduğunu hissettirmek,

• Kişiliği, fiziksel görüntüsü, ailesi vb. ile ilgili hakaret etmek,

• Gerçekleştirilmesi imkansız taleplerde bulunmak, yerine getirildiğinde ise talepleri değiştirmek,

• Ne düşündüğünü, ne hissettiğini, ne istediğini, onun için neyin iyi olduğunu kadın adına tanımlamak, onun adına kararlar almak,

• Kadının sahip olduğu evcil hayvanlara, kadını cezalandırmak ve kontrol etmek amacıyla şiddet uygulamak,

• Çocukları suçlu hissettirmek için kullanmak, çocukların kaçırılacağı, gösterilmeyeceği, elinden alınacağına ilişkin tehditler savurmak; çocuklara şiddet uygulamak.

Psikolojik şiddetin olduğu her ilişkide fiziksel şiddet olmayabilir ancak, fiziksel şiddetin olduğu her ilişkide psikolojik şiddetin bazı öğeleri bulunur. Psikolojik şiddet sıklıkla fiziksel şiddetten önce başlar ve tecridin eşlik ettiği yoğun psikolojik şiddet, fiziksel şiddetin uyarıcısı olabilir.

Cinsel şiddet:

Cinsellik, kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla şiddet aracı olarak kullanılıyorsa “cinsel şiddet” söz konusudur. Kadınlar, sıklıkla fiziksel şiddet sonrası cinsel şiddete maruz kalırlar. Ancak utandığı ve kendini suçlu hissettiği için çoğu kez cinsel şiddeti açıklayamazlar. Bu yüzden, evlilik içinde ve dışında cinsel şiddet çok yaygın olmasına rağmen, yapılan araştırmalarda cinsel şiddet oranının diğer şiddet biçimlerine göre daha düşük olduğu görülür.

Hoyratça ve acıtarak cinsel ilişkiye girmek, tecavüz etmek, eşya ile tecavüz etmek, istemediği şekillerde, istemediği zamanlarda cinsel bölgelerine dokunmak, cinselliği bir ceza/ödül yöntemi olarak kullanmak, kadının bedenini ve cinselliğini aşağılamak, kendisini yetersiz hissettirmek, başka kadınlarla karşılaştırmak, istemediği cinsel pozisyonlara zorlamak, başkalarıyla cinsel ilişkiye girmeye zorlamak, kendisi başkalarıyla olurken seyretmeye zorlamak, pazarlamak, sıklıkla aldatmak, zorla pornografik görüntüler izletmek en yaygın görülen cinsel şiddet biçimleridir.

Ekonomik şiddet:

Maddi güç ve üstünlük, bir şiddet aracı olarak kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla kullanılıyorsa “ekonomik şiddet” söz konusudur. En yaygın ekonomik şiddet biçimleri arasında, kadının çalışmasına, meslek edinmesine, okulu ya da kursu bitirmesine veya işinde yükselmesine engel olmak, gelir ve birikimine el koymak, borçlandırmak (kadının adına kredi çektirmek, senet imzalatmak, şirket açtırmak ve kredi kartını kullanmak), para biriktirmesine, hesap açmasına ve yatırım yapmasına engel olmak, oldukça düşük miktar harçlıklarla günlük yaşamını sürdürmesini istemek ve bu olmadığında ise fiziksel ya da psikolojik şiddet uygulamak, para için yalvartmak, maddi ihtiyaçlarını kadını denetlemek adına keyfi ve tutarsız bir şekilde karşılamak, kadının maddi gelirini sömürmek yer alır.

Dijital şiddet:

Teknolojik araçlar, kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla kullanılıyorsa dijital şiddet söz konusudur. Son 10 yılda sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla yaygınlaşan, dijital ortamda 7/24 gözetlenmesi ve takip edilmesini içeren şiddet biçimleri, “yeni kuşak şiddet” olarak da adlandırılmaktadır. Dijital şiddet biçimlerinin bir kısmını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: • Cep telefonuna sürekli mesaj göndermek ya da kadının mesaj göndermesini istemek,

• Israrlı bir şekilde cep telefonundan aramak,

• Akıllı telefon uygulamalarını kullanarak kadını takip etmek ve denetlemek,

• İletişim bilgilerini (telefon numarası, mail adresi, sosyal medya hesaplarını), ona sormadan başka kişilere vermek ve bu kişilerin de kadına rahatsız edici mesajlar ve görüntüler göndermesini istemek,

• Çıplak fotoğraflarını çekmek veya çekmekle tehdit etmek, gizli kamera ile kayıt almak, bu kayıtları internet üzerinden yaymak veya yaymakla tehdit etmek,

• Sosyal medya üzerinden arkadaşlık kurarak, kadının kimlik bilgilerini almak, sonra da bu ilişkiyi sömürmek.

• Sosyal medya hesaplarını karıştırmak ve buradaki bilgilerle kadını denetlemek, tehdit etmek,

• Sosyal medyada kadını küçük düşüren, hakaret ve nefret içeren paylaşımlarda, yorumlarda bulunmak.

Flört şiddeti:

Çok sayıda ergen ve genç kadın, yaşıtı olan erkek arkadaşı tarafından şiddete maruz kaldığı halde çoğunlukla yaşadıklarını anlamakta, anlamlandırmakta ve şiddetin belirtilerini tanımakta zorluk çekiyor. Flört şiddeti, korkutucu ve kafa karıştırıcı bir deneyimdir. İki kişinin birbirini “çift” olarak tanımlamasının ardından erkeğin, genç kadını kontrol etmeyi, denetlemeyi “hak” olarak görmesi, onun adına kararları vermek istemesiyle başlar. Bu dönemde, kadının eski erkek arkadaşında da artan tehdit ve şiddet söz konusu olabilir. Geleneksel bakış açısı, genç kadınların sıklıkla kendilerini erkek arkadaşlarına itaat etmek ve onların dediklerini yapmak zorunda hissetmesine neden olur. Bu durum, diğer sosyal aktivitelerden ve arkadaşlardan vazgeçmesine, erkeğe öncelik vermesine ve ciddi bir yalıtıma yol açar. Kimi arkadaş gruplarında “mutlaka kız veya erkek arkadaşın olmalı” baskısının yaşandığı, ergen ve genç kadınların terk edilme korkusu nedeniyle erkek arkadaşlarının şiddetine boyun eğdikleri görülür. Bazı durumlarda da aile ya da çevre baskısı nedeniyle “erkek arkadaşın” varlığının saklanması gerekir. Ergen ve genç kadın, yaşadığı şiddeti açıklayacak kişi ve ortam bulmakta zorluk çeker, yaşadıkları karşısında ne düşüneceğini, ne hissedeceğini bilemez. Flört şiddeti, yetişkinlikte yaşanan şiddetin uyarısı niteliğindedir.

Israrlı takip: Kadının kendisini güvende hissetmesini engelleyen, şiddete uğrama korkusuna ve endişeye yol açan, kasıtlı bir biçimde tekrarlanan, tehditkar tutum ve davranışlardır.

• Takip etmek, yoluna çıkmak, korkutmak, telefonla veya teknolojik araçlarla rahatsız etmek,

• Kadına ait görsel ya da yazılı bir materyali yaymak,

• İnternette dolaşımını, ziyaret ettiği siteleri, sosyal medya hesaplarını, elektronik posta, kısa mesaj ve diğer yollarla yaptığı haberleşme trafiğini ve iletişimini gözetim altına almak,

• Kadının evine ya da işyerine gizlice girmek, huzursuz etmek, “rahat bırak” uyarılarına aldırmadan ısrarla peşinden gitmek,

• Toplum içinde küçük düşürmek,

• Sürekli hediye ya da çiçek almak veya göndermek,

• Eski sevgilinin arkadaş çevresiyle iletişim kurmak ve bilgi almaya çalışmak, gibi davranışlar en sık karşılaşılan ısrarlı takip biçimleridir.

ÇOCUKLARA VE ERGENLERE YÖNELİK CİNSEL ŞİDDET:

Çocuklar, aile içinde (ensest) veya aile dışında çok yaygın bir şekilde cinsel şiddete maruz kalmaktadırlar. Çocukları cinsel yolla taciz eden kişilerin büyük bir çoğunluğu, çocukların tanıdığı ve güvendiği kişilerdir. Çocuklar, cinsel şiddete uğradıkları konusunda neredeyse hiç yalan söylemezler. Bu yüzden, çocuklar yaşadıklarını açıklamaya çalıştıklarında (bu tür imalarda bulunduklarında) onları yargılamadan dinlemek, onlara inanmak ve onların hep yanında olduğumuzu hissettirmek gerekir.

ULUSLARARASI BELGELERDE KADIN HAKLARI

Günümüzde kadınların insan hakları, artık insan haklarının ayrılmaz ve bölünmez bir ögesi olarak kabul edilmekte ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) başta olmak üzere birçok uluslararası sözleşmede, yönergede ve tavsiye kararlarında özel olarak düzenlenmektedir.

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler’in sekiz temel insan hakları sözleşmesinden biridir. Sözleşme, doğrudan “kadınların” insan haklarına yönelik evrensel standartlar belirlemekte, kadınların medeni durumuna bakılmaksızın her türlü ayrımcılığın kaldırılmasını öngörmektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin uluslararası ilk belge ise ,  BM Genel Kurulunda 20 Aralık 1993 tarihinde kabul edilen “Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Bildirge”sidir.

BM Kadının Statüsü Komitesinin Ocak 1992 tarihli Oturumunda alınan 19 sayılı Genel Tavsiye Kararında “..Cinsiyete dayalı şiddet, kadının, kadın erkek eşitliğine dayanan haklarını ve özgürlüğünü zedeleyen bir ayrım biçimidir” denilerek; aile içi şiddete ve her türlü cinsel istismara, tacize, tecavüze karşı tüm kadınları koruyacak, onların onuruna saygı gösterecek bir Bildirge çıkarılmasını önerilmiş ve kabul edilmiştir, Türkiye her iki sözleşmeyi de imzalamış ve onaylamıştır.

Avrupa Konseyince şiddetle mücadele konusunda hazırlanan kapsamlı bir diğer düzenleme“Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir.  Sözleşme 11 Mayıs 2011 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin İstanbul’da yapılan toplantısında imzaya açılmıştır. Bu nedenle uluslar arası alanda “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılmaktadır.

 Türkiye sözleşmenin ilk imzacılardan olup, 01 Ağustos 2014tarihinde yürürlüğe girmiştir.  İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddetin, kadın erkek eşitsizliği gerçeğinden kaynaklandığı önkabulü ile kaleme alınmıştır.

Şiddetle etkili mücadele için kadınların güçlendirilmesini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini yerleştirmek için zihniyet değişikliğinin sağlanmasını öngörmektedir. Ancak  İstanbul Sözleşmesi 20 mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle fesih edilmiştir.  Barolar ve Kadın örgütleri tarafından İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesina dair karara karşı Danıştay’da yüzlerce dava açılmış olup, İstanbul Sözleşmesinin yeniden yürürlüğe girmesi için mücadele devam etmektedir.

İnsan haklarının aslında kadın-erkek bütün bireyleri kapsaması gerekir. Eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkı diyebileceğimiz ve doğarken sahip olduğumuz bu temel haklar, ömrümüz boyunca kesintisiz olarak sürer, vazgeçilemez ve hiçbir durumda değiştirilemez. Haklarımızı koruma altına alan hukuk sistemine göre herkes cinsiyet, ırk, renk, din, dil, yaş, uyruk ya da toplumsal köken, düşünce farkı, mülkiyet gibi farklara bakılmaksızın yasalar önünde eşittir.

Ancak yasaların zaman zaman gerektiği gibi uygulanmadığı ve haklarımızın yeterince korunmadığı da bir gerçek. Kadının insan hakları kavramı bu ihtiyaçtan doğmuştur.

* Kadının evlilikle ilgili hakları: İstediği kişiyle evlenme hakkı, eşit miras hakkı, evlilik içinde cinsel birleşmeyi reddetme hakkı, şiddete maruz kalmama hakkı, kendi malına sahip olma hakkı, kumayı reddetme hakkı, resmi nikâh hakkı.

* Kadının boşanma ile ilgili hakları: Ev tutarak ayrı yaşama hakkı, boşanmak için mahkemeye başvurma hakkı, çocuklarının velayetini alma hakkı, nafaka alma hakkı, kendi malını beraberinde götürme hakkı.

* Kadının bedensel hakları: Kendi cinselliğini yaşama hakkı; tecavüzsüz, tacizsiz, enseste maruz kalmadan yaşama hakkı; doğum kontrolünü kullanma veya kullanmama hakkı; sağlıklı yaşama hakkı; kadının bedeninin yalnızca kendine ait olması hakkı.

* Kadının kamu yaşamındaki hakları: İstediği zaman kocasından izin almadan istediği işte çalışma hakkı, eşit ücret hakkı, eşit eğitim hakkı, kendi istediği partiye oy verme hakkı, siyasi partiye katılma hakkı, ev kadını veya tarımda aile işçisi olarak çalışsa bile sigortalı olma hakkı, dini yaşama katılma ya da katılmama hakkı.